Başlıklar
Bal Arılarında Yavru Çürüklüğü;çok değişik uygulamaları ve tedavi yöntemleri mevcut ki birçoğunu sessiz sedasız yaparlar.Dünyada kolonilerde görülen yavru çürüklüğünün etmeninin ne olduğu konusunda arıcıların kendi kendilerine yapacakları test kitleri olduğunu gördük. Oraya örnek olarak getirilen test kitinin ülkemizde yaygınlaşması zaman alacağından ve ülkemiz arıcılarının yavru çürüklüğünün ne olduğunu öğrenmesi için numune göndermeyeceğini varsayarak…
Kesin bir şekilde bilmeliyiz ki…
Bal arılarında hastalığı önleme amaçlı tedavi amaçlı antibiyotik kullanımı yasaklanmıştır.
Ne yapacağız yavru çürüklüğü ile karşılaşmamak için…
Gereksiz yere hızla genişletilen koloniler…
Hastalıklı kolonilerden çerçeve ve malzeme alışverişleri…
Arıcılık malzemeleri ile kovanların temizliklerinin uygun yapılmaması…
Nektar ve polen akışı olmamasına rağmen yavru faaliyetini zirve yapmış kolonilerde bal ve polen stoğu olmaması…
Meteorolojik şartlara uygun hareket edilmeyen uygulamalar…
Yaşlı ana arılar…
Sonbaharda zayıf olarak kışlatılan koloniler…
Uzun yıllar değiştirilmeyen petekler…
Örtü bezi olarak kullanılan uygun olmayan malzemeler…
Gereksiz varroaya yönelik kovan içi kimyasal uygulamaları…
Bu listeyi de uzatmak mümkün.
Sanırım yavru çürüklüğü sebebini anlayabiliyoruz.
Önleyici tedbirleri almak zaten başarılı arıcılık için gerekli şartlar…
Oldu ya…
Gözden kaçırdık…
Nasıl anlayacağız kolonide yavru çürüklüğü belirtilerini…
Bu listeyi de uzatmak mümkün.
Gördük, kokuyu duyduk ve moraller sıfır…
Ne yapacağız, ne yapacağız?
Ya diğerlerine de sıçrarsa?
Bu tür ifadeler hep beyni kemirir…
Sonuçta bir hastalık var ve en güzel yolu komple imha et ve kurtul.
Türk arıcısına söylenecek en kötü şey…
Bir çözüm bulmalıyız. Antibiyotik konusunda hemen öneri verilir ki ben kullanmadım hiç diyen varsa onu da tebrik etmek lazım.
Antibiyotik kullanmayacağız. şeklinde ifadeyi de beynimize kazıdık baştan.
Hastalığa baştan sebebiyet vermeyeceğiz. şeklinde ifadeyi de kazıdık ama oldu işte…
Şu ana kadar antibiyotiksiz önerilen en güzel uygulamayı yazmakta sanırım fayda var.
Hastalıklı kovanı yerinden kaldırın…
Yerine temiz bir kovan.. Bu kovanı bir kez daha pürmüzlemekte fayda var.
Hastalıklı arıyı bir oğul arısı gibi boş kovana hiç çerçeve olmadan silkeleyelim.
(Hazır arıyı çerçevelerden ayrı bir şekilde silkeledik. Basalım varroa ilacından bir kez. Perizin/Oksalik Asit olabilir.)
Yavrulu çerçeveleri ise hiç düşünmeden imha edelim. Yakmak/gömmek güzel bir yöntem…
Ballı çerçeveleri de imha edelim desek, yine acaba sorusu gündeme gelecek… Zaten kovanda taş çatlasın 2 adet ballı çerçeve vardır hastalanan kolonide… Bazen o bile yoktur.
Arılar oğul biçiminde kovanın duvarına toplanırlar, varroa ilacını da yaptık.
Ayrıca üzerlerine fısfısla bolca şerbeti de püskürtelim ki yalansınlar bakalım güzelce…
Akşamüstü arılıktan ayrılırken…
Başka güçlü kolonilerden 2 adet ballı çerçeve ile 1 kapalı yavrulu çerçeveyi arısız getirip, bu koloniye verelim. (Bu hasta koloninin ballı çerçevelerine kıyamayanlar onları da kullanırlar genelde ama tedavi zaten zorlama ile yapılıyor bu durum sıkıntı yaratabilir.)
Koloni gücüne göre 1 ya da 2 adet kılavuz peteği de kabartmaları için verelim.
Üzerlerine de az miktarda sıvı besleme ürününü ılık olarak verelim. İlk uygulamada çok vermemek gerekir ki alamayabilirler. Alma hızları arttıkça miktarı arttırmalıyız.
Forumda birçok konuda yavru çürüklüğü teşhisi, tedavisi, mücadelesi ve antibiyotiklerle ilgili dağınık olarak bilgiler mevcut.
Arıcılarımızında çok değişik uygulamaları ve tedavi yöntemleri mevcut ki birçoğunu sessiz sedasız yaparlar.
Dünyada kolonilerde görülen yavru çürüklüğünün etmeninin ne olduğu konusunda arıcıların kendi kendilerine yapacakları test kitleri olduğunu Bilecik Canlı Forumda örneğini gördük. Oraya örnek olarak getirilen test kitinin ülkemizde yaygınlaşması zaman alacağından ve ülkemiz arıcılarının yavru çürüklüğünün ne olduğunu öğrenmesi için numune göndermeyeceğini varsayarak…
Kesin bir şekilde bilmeliyiz ki…
Ne yapacağız yavru çürüklüğü ile karşılaşmamak için…
Yavru çürüklüğüne en büyük sebep yine arıcı uygulamalarıdır.
Gereksiz yere hızla genişletilen koloniler…
Hastalıklı kolonilerden çerçeve ve malzeme alışverişleri…
Arıcılık malzemeleri ile kovanların temizliklerinin uygun yapılmaması…
Nektar ve polen akışı olmamasına rağmen yavru faaliyetini zirve yapmış kolonilerde bal ve polen stoğu olmaması…
Meteorolojik şartlara uygun hareket edilmeyen uygulamalar…
Yaşlı ana arılar…
Sonbaharda zayıf olarak kışlatılan koloniler…
Uzun yıllar değiştirilmeyen petekler…
Örtü bezi olarak kullanılan uygun olmayan malzemeler…
Gereksiz varroaya yönelik kovan içi kimyasal uygulamaları…
Bu listeyi uzatmak mümkün.
Genç analı…
İyi sıkıştırılmış…
Yeni kabartılmış çerçevelere haiz…
Yüksek kadrolu…
Kadronun bakabileceği kadar yavru alanı…
Nektar-polen stoğu uygun…
Kovanı pırıl pırıl…
İyi besleme rejimi uygulanmış…
Bu listeyi de uzatmak mümkün.
Sanırım yavru çürüklüğü sebebini anlayabiliyoruz.
Önleyici tedbirleri almak zaten başarılı arıcılık için gerekli şartlar…
Oldu ya…
Gözden kaçırdık…
Nasıl anlayacağız kolonide yavru çürüklüğü belirtilerini…
* Durgunlaşacak…
* Sıvı/katı beslemeye rağbet azalacak…
* Yavru alanında kapalı yavrularda kararmalar ve çökmeler…
* Hijyenik davranış gösteren kolonilerde ağzı açık ama içi kararmış boş gözler…
* Her zaman olmasa da burnunuzda unutmayacağımız leş kokusuna çok benzer bir koku…
* Ana arının yumurtlama hızında hissedilir düşüş…
* Kapalı gözlerin bulunduğu yerlerde az açılmış gözler ve içlerinde ölü larvalar…
* Ve bu tür ölü larvalara bir çubuk batırılıp çekildiğinde uzamalar…
Gördük, kokuyu duyduk ve moraller sıfır…
Ne yapacağız, ne yapacağız?
Ya diğerlerine de sıçrarsa?
Bu tür ifadeler hep beyni kemirir…
Sonuçta bir hastalık var ve en güzel yolu komple imha et ve kurtul.
Türk arıcısına söylenecek en kötü şey…
Bir çözüm bulmalıyız. Antibiyotik konusunda hemen öneri verilir ki ben kullanmadım hiç diyen varsa onu da tebrik etmek lazım.
Antibiyotik kullanmayacağız. şeklinde ifadeyi de beynimize kazıdık baştan.
Hastalığa baştan sebebiyet vermeyeceğiz. şeklinde ifadeyi de kazıdık ama oldu işte…
Şu ana kadar antibiyotiksiz önerilen en güzel uygulamayı yazmakta sanırım fayda var.
Yerine temiz bir kovan.. Bu kovanı bir kez daha pürmüzlemekte fayda var.
Hastalıklı arıyı bir oğul arısı gibi boş kovana hiç çerçeve olmadan silkeleyelim.
(Hazır arıyı çerçevelerden ayrı bir şekilde silkeledik. Basalım varroa ilacından bir kez. Perizin/Oksalik Asit olabilir.)
Yavrulu çerçeveleri ise hiç düşünmeden imha edelim. Yakmak/gömmek güzel bir yöntem…
Ballı çerçeveleri de imha edelim desek, yine acaba sorusu gündeme gelecek… Zaten kovanda taş çatlasın 2 adet ballı çerçeve vardır hastalanan kolonide… Bazen o bile yoktur.
Arılar oğul biçiminde kovanın duvarına toplanırlar, varroa ilacını da yaptık.
Ayrıca üzerlerine fısfısla bolca şerbeti de püskürtelim ki yalansınlar bakalım güzelce…
Akşamüstü arılıktan ayrılırken…
Başka güçlü kolonilerden 2 adet ballı çerçeve ile 1 kapalı yavrulu çerçeveyi arısız getirip, bu koloniye verelim. (Bu hasta koloninin ballı çerçevelerine kıyamayanlar onları da kullanırlar genelde ama tedavi zaten zorlama ile yapılıyor bu durum sıkıntı yaratabilir.)
Koloni gücüne göre 1 ya da 2 adet kılavuz peteği de kabartmaları için verelim.
Üzerlerine de az miktarda sıvı besleme ürününü ılık olarak verelim. İlk uygulamada çok vermemek gerekir ki alamayabilirler. Alma hızları arttıkça miktarı arttırmalıyız
Beslemeyi koloni kendi başına varlığını sürdürme yeteneğini kazanana kadar devam ettirmeliyiz.
Bu kovandan hiç bir şekilde arı ürünleri hasadı yapmayacağız.
Bu kovandan diğer kovanlara hiç bir malzeme / arı / çerçeve transferi yapmayacağız.
Bu tür uygulamaları yapmış ve başarılı olmuş arıcıların bildirdiği olumlu sonuçlar mevcut.
Böyle bir riskli konuda bu yazdıklarımıza katkı yapacak arkadaşlarımız olursa konuyu sağlamlaştırmak adına sanırım çok hoş olur.
Bu koloniden o sezonda umudu keseceğiz.
Fırsat bulduğumuzda ana arıyı da değiştireceğiz.
Beslemeyi koloni kendi başına varlığını sürdürme yeteneğini kazanana kadar devam ettirmeliyiz.
Bu kovandan hiç bir şekilde arı ürünleri hasadı yapmayacağız.
Bu kovandan diğer kovanlara hiç bir malzeme / arı / çerçeve transferi yapmayacağız.
Bu tür uygulamaları yapmış ve başarılı olmuş arıcıların bildirdiği olumlu sonuçlar mevcut.
Böyle bir riskli konuda bu yazdıklarımıza katkı yapacak arkadaşlarımız olursa konuyu sağlamlaştırmak adına sanırım çok hoş olur.